İki yakın arkadaş gece geç saat'lerde dolamaşmasında başına ne gelir? Kapkaç, sapıklar, tecavüz, belki de kusursuzca işlenmiş bir cinayet. Bunların hepsi mümkün... Ya vampir saldırısı? Masum görününler aslında ölüm meleği olabilir mi? Orada yaşayanların hepsi kurban olabilir mi ? Çıkmaz sokak gibi görünen cevapsız sorular. Karanlığın gücü her tarafı ele geçirdi. Siyah bulutlar ayın ışığını engelledi. Küçük masum öpücük, ölümün çanlarını çaldı. Bir anda masumluğum rengi kırmızı'ya boyandı. Gece'nin çığlıkları sessizliğe karıştı. Bu onun en pişman verici anıydı ve onun ise son anıydı. Kollarında öldü. Ona kızmamıştı asla. O acı çekmesin diye yanında bulundu onun, koruyucu meleği oldu.
Herşey o gece başladı.
" Hadi ama çabuk ol " dedi Miley.
Onun kollarından çekiştirerek, kaşlarıyla kumsalı gösterdi. O gün Nick sessizdi itiraz etmeden onunla birlikte kumsala gitti. Bugün Miley'nin içinde çocuksu bir neşe vardı. Hopluyordu, zıplıyordu. En sonunda ikisi de oturdu. Miley yıldızlara baktı. Gökyüzünde bir bulut yoktu, bütün yıldızların mükemmeliği ortama sıcak bir ortam yayıyordu. Bugün gökyüzünde dolunay vardı. Miley kendini bıraktı yere ve parmaklarıyla kumları sıktı, sıktı ve en sonunda serbest bıraktı. Bütün enerjisini tüketmişti sanki, yine o utangaç Miley'e dönmüştü. Derin bir nefes aldı.
" Bir yıl önce... Ne çabuk geçti " dedi.
Bir yıl önce bu kumsal da tanışmışlardı. Miley kitap okurken Nick ile çarpışmış ve onun dünyasını değiştirmişti.
Nick, Miley'nin hayatına dokunmuştu.
" Haklısın " diye geçiştirip attı Nick. Miley şaşırmıştı, Nick genelde bu konularda hassas olurdu.
" Bir sorun mu var ? " diye sordu Miley. Ona bakamıyordu, birazdan olacaklar için kendini suçluyordu. Onun masum mavi gözlerine bakamıyordu. Dayanamıyordu ve hiçbirşey söylemeden ona sarıldı hemde sımsıkı ve onun kulağına fısıldadı.
" Lütfen affet " dedi.
Miley ne olduğuna daha çözmeden boynunda bir acı hissetti. Sonra geçti ama sorun sanki ruhu çekiliyormuş gibi hissediyordu. Yutkunmaya çalıştı olmadı. Nick'e olduğunca sıkı tutunmaya çalıştı ve en sonunda sıkı tutunması gevşedi... Nick hala onun bırakmıyordu. Miley'nin beyaz elbisesi kana bulanmışken, Nick onu hala sıkıca tutuyordu.
Eğer onu seviyorsa neden onu öldürmüştü... Onun bir suçu yoktu...
Miley'i omuzlarına aldı ve hızlıca koşmaya başladı. Onu ormanın girişlerine yakın bir yere bıraktı, böylece hemen cesedini bulurlardı. Ruhu huzur bulmuş olurdu.
Yıllar geçtikten sonra en sonunda güç toplayıp onun mezarına gitmeyi başarabilmişti. Beyaz güllerle donattı mezarını. Gece geç saatlerdi. Gökyüzünde tek bir yıldız yoktu... Sanki bir şey olacakmış gibiydi. Nick kendini kolladı... ve bir ses ona seslendi.
" Nick... benim " dedi. Onun sesiydi... Miley'nin sesi. Donmuş kalmıştı. Miley hüzünlü bakışlarla ona bakıyordu, gülümsedi.
" Seni affettim... ve bunu sana kanıtlamak için koruyucu meleğin olacağım anladın mı beni? Bu olayın tekrarlanmaması için Nick " dedi ve ona sarıldı. Nick'in omuzlarından bir anda bütün yük kalkmıştı. Ama neden o atmayan kalbi acıyordu...
Miley, Nick'i terkar hayata bağlamıştı. Onun tekrar normal bir hayat sürmesi için çabalıyordu.
Herşey normal gidiyor ki... İkisi de işlenmeyecek büyük bir günah işledi. Birisinin cezası aşk oldu... diğerinin ki ise ölüm...