Hunger Games Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hunger Games Rpg

May the odds be ever in your favor!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Marion.

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Marion É. Molyneux
3. Mıntıka Vatandaşı
3. Mıntıka Vatandaşı
Marion É. Molyneux


Mesaj Sayısı : 4
Kayıt tarihi : 09/06/12

Marion. Empty
MesajKonu: Marion.   Marion. Icon_minitimeC.tesi Haz. 09, 2012 10:18 am

    Silüetler. Gözlerini araladığında gördüğü tek şey birkaç silüetti.
    Her yeri tamamıyla kaplamıştı yoğun sigara dumanı. Marion, son birkaç saate dair hiçbir şey hatırlamıyordu. Yeni uyanmışçasına boştu zihni, bulanık. Birkaç adamın ona çarpıp afallamasına sebep olduğunda, kalabalık ortamdan sıyrılmayı denedi. Beyni zonkluyordu sanki. Damarlarının atışını hissediyordu. Kirpiklerine temas eden bir tutam saçı geri çekmek için üflemekle yetindi. Bu dar koridorların bir sonu olmalı, diye geçirdi aklından. İçeriden bakıldığında yerin dibindeymiş görüntüsü veren, loş ışıklar ve ter ile parfümün harmanlandığı tuhaf, tiksindirici bir kokuyla bezenmiş bu yer, onu bunaltmaya başlamıştı. Oraya nasıl geldiğini hatırlamak için tek ihtiyacı biraz temiz hava ve bir sigara yakmak olacaktı. Tek emin olduğu, bir müşterisi için oraya gelmiş olduğuydu. Neyse ki uyandığında nerede olduğunu bilmeme durumuna aşinaydı. Bir keresinde kendini Brooklyn’in ucuz barlarından birinde bulmuştu. O gün, aynı zamanda içkiyi azaltacağına yemin ettiği gündü. Marion’ın kendine verdiği sözleri asla tutmazdı.


    En nihayetinde sarının hâkim olduğu, insanı mayıştıran loş ışıklarla süslenmiş dar koridorun sonunda bir çıkış kapısı buldu. Temiz havayla ciğerlerini ödüllendirdi ve zihnini boşalttı. Buraya nasıl gelmiş olabilirdi? Cebinde para olup olmadığını anlamak için yokladı. Cebi boştu. “Kahretsin!” Daha sonra oraya Flavio adında, İtalyan, uzun boylu bir adam için gelmiş olduğunu anımsadı. Onunla bir hafta kadar önce, bir barda tanışmıştı. Sinsi gülüşü ve kendine duyduğu yersiz güvenle adamın nasıl da itici göründüğünü anımsadı Marion. Onunla işini görmüş ve bir şekilde uykuya dalmasını sağlamış olmalıydı. Tek dolandırıcı sen değilsin, Marion, ha?


    Beyni hâlâ yerinden fırlayacakmış gibi zonkluyordu ve tek istediği evine gidip rahat yatağında bir uyku çekmekti. Evet, tek kuruşu dahi yoktu. Ancak, hâlâ Fransa içindeydi. Sigarasını dudaklarının arasına yerleştirdikten sonra çakmağını aramak için, ceplerinin boş olduğunu unutarak tekrar ceplerini yokladı. Zaten, Marion daima unutkan biri olmuştu. Küfürlerini, yaklaşmakta olan bir ayak sesi böldü. Dudağının arasına sabitlediği sigaraya aldırmadan kafasını çevirdi. Silüet, birkaç adım daha attığında arkadan vuran bir sokak lambasının ışığı, adamın yüzünü ortaya çıkardı.


    Ona dakikalarmış gibi gelen birkaç saniye boyunca yalnızca, adamın gözlerine anlamsızca baktı. Onu tanıması için baştan aşağı süzmeye ihtiyaç duymuyordu, Marion. Genç adamı, nerede ve ne zaman olursa olsun bakışlarından tanıyabilirdi. Onca yıl sonra bile. Kilitlenen dilini ve kollarını çözüp, sessizliği bölmesi gerektiği, neden sonra gelebildi aklına. Bakışlarını yere devirdi ve dudaklarını aralayıp sigarayı ince parmaklarının arasında aldı. Onu her gördüğünde aptala çeviren bu adama, onca yıl sonra ne diyeceğini bilemeden, dudaklarını serbest bıraktı. “Ateşin var mı?”


    Marion’ın dudakları arasına kıstırılmış sigarayı, cebinden çıkardığı antika sayılabilecek bir çakmakla yaktı genç adam. Bir dakika kadar bakıştılar. Konuşulacak şeyler olmadığından değildi bu suskunluk, söylenmesi gereken pek çok şey vardı. Ancak bulundukları duruma uygun tek bir kelime yoktu herhangi bir dile ait. Uzun dakikalar sürecekmiş görüntüsü sessizliği Julian sonlandırdı. “Marion,” diyerek. “Yıllar oldu.” Marion, biriktirdiği tüm yaşanmışlıkları ve onlara oranla fazla olan yaşanamamış, asla da yaşanamayacağını düşünerek rafa kaldırdığı hayallerini sigara dumanıyla birlikte çekti içine, sertçe üfledi ardından. Duman Julian’ın gözlerini yakmıştı. Garip bir biçimde hoşuna gitti Marion’ın. Elinde olsa, onun canını daha fazla yakmak isterdi. Şimdilik bu arzusunu bastırmalı ve Julian’a cevap vermeliydi.


    “Yıllar oldu,” diye tekrarladı Julian’ı. Ve sen buna izin vermemeliydin, diye eklemek istiyordu. O an için bu birkaç kelimeyi söyleyebilmeyi alkol, sigara hatta eve gidip sıcak bir duş almaya bile yeğlerdi. Ancak kimse ona böyle bir seçenek sunmazdı. “Yine de Julian Archambault’ın değişmeyeceği bazı konular biliyorum.” Dudaklarını kemirirken gözlerini kıstı, çoğu zaman tuhaf bir şekilde, kendisinden bile daha iyi tanıdığı fikrine kapılmasına neden olan bu adamın asla değişmeyeceğini bildiği yönlerini saymaya başladı. “Hâlâ etrafın kalabalık, değil mi, seni ilgi budalası!” Eskileri anmak ikisinin de dudaklarının istemsizce gerilmesine neden olmuştu. Gülümsemek ortamdaki gereksiz gerilimi ve suskunluğu silmişti. Gülümsemek, aralarındaki bağın tozlarını silkelemiş, farkında olmasalar da onları yakınlaştırmıştı. “Ve kadınlar,” ekledi Marion. Tebessümü, içtenliğinden sıyrılıp kindar, hiç de hoş olmayan bir hal almıştı. Julian’ın da tebessümü silinmeye yüz tuttu. Kuyruk acısını Julian'ın gözüne sokmak pek de iyi bir fikir olmasa da, bunu başarabilecek kadar iyi değildi bu konuda Marion. Peki ya cümlenin devamı nasıl olmalıydı? Marion’ın hisleriyle örtüşmesi gerektiğini varsayarsak “Kendine aşık edip, öylece bırakıp gitmen gereken daha çok fazla aptal var, değil mi?” gibi bir cümle harika olurdu. Ancak bu duruma fazla ağırdı, en azından Marion’ın açtığı yeni, ancak pek de temiz olmayan bu sayfada Julian’ın yerinin olmayışının göstergesinin zıttı olurdu. Gerçeklerini bastırarak, ona alaycı bir tavırla yaklaşacaktı. Böylesi uygundu. “Baştan çıkarılması gereken çok fazla av var, değil mi?” Gülümsemeye çabaladıysa da dudaklarını pek de yerinden kımıldatamadı. Verdiği görüntüsü onu hissettiğinden daha samimiyetsiz ve rahatsızlık verici gösteriyordu. Toparlamaya çalıştı. “Buraya başka hangi nedenle gelinir ki zaten?”

    Julian’ın karşısında aptallaştığını yeteri kadar yapmamış gibi tekrar kanıtlamış oldu son sözleriyle. “Buraya başka hangi nedenle gelinir ki zaten?” Bazen son derece düşüncesizce davranıyordu, genç kız. Ne var ki, kendini de ele vermiş olduğunu ancak çenesi kapandıktan sonra anlayabildi. Julian fazla zekiydi, bu durumu kullanacağı aşikârdı. Yine de umutsuzca yalvarmaya başladı içinden. Şansı düşüktü, ki bunu iyi biliyordu. Julian’ın hayranlık duyduğu zekâsı şimdi başına bela olacaktı. Ne diyecekti ki? “Ah, Julian, haklısın. Evet, ben de buradayım. Neden, ha? Parası karşılığında birlikte olacağım adam beni burada bekleyecekti. Ancak beni dolandırmış olmalı.” Kulağa hoş gelen cümleler kategorisine girmeyeceği kesindi. Üstelik kendini küçük düşürmekten başka işe de yaramazdı. Ancak zamanı geri alabilme şansı yoktu. Julian’ın vereceği yanıtı beklerken zihninde üç yaşında bir çocuğun bile inanmayacağı saçma sapan bahaneler uçuşuyordu.


    Not: Rp'm başka sitede yazdığım karşılıklı konuşmadan alıntıdır. Teşekkürler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Seneca Crane
Baş Oyun Kurucu
Baş Oyun Kurucu
Seneca Crane


Erkek Mesaj Sayısı : 52
Kayıt tarihi : 27/05/12

Marion. Empty
MesajKonu: Geri: Marion.   Marion. Icon_minitimeC.tesi Haz. 09, 2012 12:36 pm

    #Yazım ve İmla (10/10)
    #Kurgu (15/14)
    #Akıcılık (20/19)
    #Betimleme (25/25)
    #Uzunluk (15/15)
    #Renklendirme ve Düzen (10/10)
    #Bonus (5/5)


    98
    Keyifli rpler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Marion.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hunger Games Rpg :: Karakter Yaratımı :: RPG :: Rpg Puanlama-
Buraya geçin: