Hunger Games Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hunger Games Rpg

May the odds be ever in your favor!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Nerissa Mare

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Nerissa Mare
4. Mıntıka Vatandaşı
4. Mıntıka Vatandaşı
Nerissa Mare


Kadın Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 03/03/13
Silah : Şeffaf file,duyular ve beyin kontrolu.
Evcil Hayvan : Kurt {Wargie}
Hobiler : Haraç antrenmanları,Wargie.

Haraç Bilgileri
Karakter Canı:
Nerissa Mare Left_bar_bleue0/0Nerissa Mare Empty_bar_bleue  (0/0)
Mıntıkası:
Oyun Kurucu Puanı:

Nerissa Mare Empty
MesajKonu: Nerissa Mare   Nerissa Mare Icon_minitimePtsi Mart 04, 2013 8:45 pm

Adı A Pair of Blue. Birbirleriyle alakası olmasada çok yakıştırdığım bir çiftin hikayesidir. Lord of The Rings'in cesur elfi Legolas ve günümüz country kraliçesi Taylor Swift'in hikayesi...
Aslında hikaye devam eden türden ama sonunu biraz değiştirip tek bölüm olarak sunuyorum. İlk rpg denemem.Hatta rpg ortamına ilk girişim bile diyebilirim.

"All I know is we said "Hello"

- Tek bildiğim, biz merhabalaştık,

So dust off your highest hopes,

- O yüzden büyük hayallerini unut,

All I know is pouring rain and everything has changed

- Tek bildiğim sağanak yağmur ve her şey değişti

All I know is the new found grace,

- Tek bildiğim yeni bulunmuş neşe,

All my days I know your face,

- Tüm hayatım boyunca, senin yüzünü tanıyacağım,

All I know since yesterday is everything has changed...

- Tek bildiğim, dünden beri her şey değişti..."


İki mikrofofon,iki kulaklık,tek bir melodi,sözler ve onları calandıran iki ses...

Menejerimin heyecanlı ve sevinçle bakan gözlerinden kendiminkileri ayırdığımda,kayıt şefinin "Biiiitti." sesiyle irkildim. Kulaklıklarımı tıpkı turuncu arkadaşım gibi kulağımdan çıkartıp mikrofona astım.

"Nasıldı?"
diye sordu turuncu arkadaşım.

"Harikaydı!" dedi heyecanla şef. "İkiniz bir harikasınız." diye eklemeyi unutmadı. Ne şeker adam ama!

"Teşekkür ederiz." deyip gülücük yolladım. Şef ve diğerleri camın arkasında konuşmaya başladılar. Bende çantamı toplamak gibi şeyler için kendi işime koyuldum.

"Burada mı kalacaksın?" diye sordu sevecenlikle turuncu arkadaşım.

"Evet biraz dinlenmek ve bolca yürümek istiyorum.Sürekli seyahat... çok feci birşey. " deyip kıkırdadım.

"Ah ne iyi... Benim seyahat devam. Nashville'de çıkmam gerekiyor."

"Bu yüzden sen benim en iyi arkadaşımsın Ed,onca şeyin arasında bana yardım edebiliyorsun." dedim gülümseyerek.Öyleydi,onu çok seviyordum.O benim en yakın arkadaşımdı. Turuncu şey. Hiç düşünmeden konser arası dinlenme zamanını benim albüm şarkım için harcayabildi. O çok değerli birisi.

"Taylor beni şımartmasan iyi olur." deyip kahkaha attı.

"Ah,bu konuşmayı yapmıştık ve hiç hoş şeyler duymadım.İnsanların senin hakkında ne dediği başta benim,sonrada hayranlarının ve seni seven insanların umrunda değil,bunu o sevimli turuncu kafana sok." dedim tatlılıkla. Hayır sert değildi,olsada Ed alınmayacak kadar yakın dostum.

"Tamam susuyorum kraliçem." deyip ardından güldü. Ayıcık.

"Ed!" dedi Ed'in... ımm... unuttum...

"Efendim ?" dedi Ed tatlılıkla.

"Gitmeliyiz Nashville'de çıkacaksın ve dinlenmen gerek." diye olgunca cevap verdi Ed'in nesi olduğunu unuttuğum kişi.

"Görüşürüz Alli." dedi ve bana aşırı içten bir duyguyla sarıldı. Bende karşılık verdim. Bu iyi geldi,hemde çok... Dur bir dakika bana Alli mi demişti bu turuncu şey?

"Görüşürüz-" deyip kendimi geri çektim. Duramadım tabi, "-benim Edward Christopher'ım."

"Seni küçük! Ah-" daha sözünü bitiremeden Ed'in nesi olduğunu unuttuğum kişi onu çekti.Ed'i dışarı sürüklerkenki hali pahabiçilemezdi. Ed'in nesi olduğunu unuttuğum kişi bana gülümsedi ve narin bir sesle benide kale almayı akıl etti,"Harikaydı Taylor,görüşürüz!"

"Saol!"

Sonra işime devam ettim. Çantama az zamanlarda okuduğum kitabımıda koyduktan sonra ceketimi giydim ve atkımı boynuma doladım. Tam çıkarken telefonuma gelen mesajla olduğum yerde mıhlandım.

'Ne yapacaksın?'

Turuncu şey. Onunla sürekli iletişim kurarız.Parmaklarım dokunmatik telefonun ilk aldığımda feci rahatsızlık veren minik sanal tuşlarında gezindi. Artık eskisi kadar zorlanmıyordum.

'Yürüyeceğim.'

Mesajı iletmemle arkamda ne arada geldiğini farketmediğim menejerimi hissetmem bir oldu.Yerimden sıçradım ve korkuyla onu karşıma alacak şekilde yer değiştirdim.

"Beni korkuttun!"

"Yürüyeceğim mi? Şaka yapıyorsun sanırım Taylor?" dedi ciddi bir sesle.[/color]

"Hayır ciddiyim. Yürümek istiyorum."

"Eve kadar yürüyerek mi gideceksin? Olur şey değil." dedi ciddiliğini kaybederek.

"Ne varmış?"

"Hala yürüme fikrindesin,Alison sen bir ünlüsün ve sokakta tek başına yürüyemezsin."

"Yürümeyi biliyorum." diye muzipçe gülümsedim.Lütfen izin ver,lütfen,lütfen...

"İçinden 'izin ver' dediğini biliyorum.Ama olmaz üzgünüm."

"Ama-"

"Taylor güvenemem..."

"Neden kaydı gecenin köründe istedim sanıyorsun? Bu yüzden,hadi izin verde yürüyeyim. Çoktan varmıştım." deyip küçük bir kız gibi izin istedim Birkaç kritik dakika sonra izni kopardım ve menejerime sarılıp heyecanla beremi taktım. Tam çıkacakken ellerini karnında birleştirmiş tutan menejerime baktım.

"Lütfen arkamdan biri beni izlemesin."

Sonra bozuldu,ahahaha! Gidip tekrar sarıldım ve yine minik kıvırcık saçları kafasının iki yanında toplanmış minik kız oluverdim.

Stüdyonun uzun ve aşırı korkunç koridorlarını aşarken telefonuma baktım. Ed çoktan geri dönmüştü.

'Hahahaha!'

Ne demek bu?

'Ha?'

Mesaj gitti ve yürürkenki adımlarımı hızlandırdım. Hala stüdyodan çıkamamıştım.Lanet olsun burası çok korkunç.

Zzzt.

'Şaka yapıyorsun,o buna asla izin vermez.'

Hemen cevap verdim.

'Verdi bile Chris xxx' çok pislikçeydi,ahahaha.

Zzzt.

'Ah,morardım... Kendine iyi bak Alli,sanırım uyumalıyım. xxx' Ed'in nesi olduğunu unuttuğum kişi onu Nashville yolunda uyutmak istemişti belli ki.

Parmaklarım, 'Sende... En yakın zamanda görüşelim... xxx' yazdıktan sonra telefonumu kilitleyip ceketimin cebine tıktım. Sonunda korkunç stüdyodan kendimi dışarı attığımda derininden bir nefes aldım ve buz gibi rüzgarın sarı minik örgülü saçlarımın dışında kalan serpiştirilmiş tutamlarını uçurmasına izin verdim. Beremi düzeltip çantamı başımdan geçirdim ve ışıklı ve modern boş caddede kaldırımdan süzülerek yürümeye başladım. Birkaç dakika sonra soğuk iyiyce samimileşmiş,keskinliğini bana hissettirmeye şartlanmıştı. Yürümeyi severim,hemde çok.Ama bir ünlüyseniz sevgi dolu hayranlarınız vardır -ki bu sizin ayakta kalmanızı etkileyen en büyük etkenlerden- tabii birde ünlü eski sevgilinizin hayranları da vardır. (size anti olanlar) Pek tekin olamazsınız anlayacağınız. Onları suçlayamam.Onlar hergün bunu umarken ben bir anda bitiverdim sanırım. Onlara kızmıyorum,haklılar. Bu konuda kızgın olduğum tek şey hayranı oldukları kişi. Ama onu tanısalar okadard- Peh,neler düşünüyorum.Yürüyorum,tek başıma,Beverly Hills caddelerinde,evime... Harika!

Yüzümde beliren ani tebessümle adımlarımı hızlandırdım. Pek fazla kalmamış olmalıydı. Yürümek harika ama soğukta var,her neyse. Evime varınca ilk iş Meredith'i kucağıma alıp yorganıma sarıldıktan sonra hayranlarıma tweet atacağım.Meredith,o benim kedim. Onu çok özledim.

Caddeden dönünce evimi görüyor olacağım. Dondum sanırım.Kaldırımda binalara bitişik yürürken hayatımın korkusuyla yüzleştim.İki ev arası boşluk,çöpler ve kimbilir daha neler. Ah tanrım,ürperdim.İşte.. Korkuyorum... Az kaldı Taylor,hızlı yürü.AH-

Korkunç karanlık arada bir çift hızlı nefesin varlığını hissettiğim anda olduğum yerde çivilendim.Sanki yürüme işlevlerim yetisini kaybetmişti.Bir insan bu durumda ne yapar? Bilmiyorum ama benim yaptığımı yapmayacağı kesin.. Ne mi yaptım? Arkamı yavaşça döndüm ve döndüğüm anda yüzünü göremediğim siluetin masmavi gözlerine kilitlendim.Çok,çok güzeldiler. Arkadaki sokak lambasının sarı ışığıyla rengi kaymıştı ama hala maviydiler ve anlatılamayacak kadar güzeldi.İnsanlar benim gözüme bu tür şeyler söylediğinde abartılıyor sanıyordum. Aynı renk olmalı.Cidden harikaymış.Ne diyorum? Korkuyorum! Siluetin hiçbirşeyini tam göremesemde arkadaki ışıktan kıyafetinin garipliğini ve elinde tuttuğu uzun birşeyin varlığını farkedebilmiştim.Sırtındada bir çanta vardı,sanırım... Nasıl bunları düşündüğüm hakkında ufacık bir fikrim olmasada şuan kalbim durmuş olabilir. Korkuyorum hemde gerçekten korkuyorum. Abartıyor muyum? Bilmiyorum. Çığlık atmamak için elimi ağzıma kapattım.Düşününce... korkmam çok normal.

Tül tül beyaza kaçan saçları karış karış olmuştu küçük kızın.Neden? Kızmıştıda o yüzden. Canı çok feci yeni çıkan şekerlemelerden çekmişti ve babası evde olmadığı için alamıyorlardı. Ne olurdu ki kendisi alsa? Hem zaten market hemencecik şuradaydı. Havada yeni kararmıştı. Zaten o kadar küçük değildi,8 yaşındaydı o! Ona bunu yapamazdı annesi. Kardeşine baktı. Korku doluydu gözleri. Belkide annesi ve ablasının gördüğü ilk kavgasıydı bu.Kız elinde zor tuttuğu bozuklukları tül eteğinin içindeki taytın cebine sıkıştırdı ve kapıyı açıp bir ok misali fırladı.

"Bayan Taylor! Hemen buraya gel!" Annesin bağırışı onu yaptığının ne kadar korkunç olduğuna bir adım itekledi. Ama geri dönemezdi. Hem o şekerlemeyi almalı,hemde kendini kanıtlamalıydı. Annesi ona Bayan Taylor desede gelmeyecekti. Sokağı döndüğünde marketin ışıklarını görebilmişti. Çok az kalmıştı.Markete koşmak için adımlarını hızlandırırken yanından geçtiği karanlık yer ona seslendi sanki. Neydi burası? Taylor gözlerini kıstı. Çöpler vardı ve... Minicik bir köpek. Hemen koşacak ve köpeği sevecekti. Amacı buydu,ama olmadı çünkü karanlığa girdiği anda sert ve pis bir çift el onu tuttuğu gibi duvara yapıştırdı. Yüzünü seçemediği kişi parmağına götürerek 'sus' işareti yaptı ve birde... elini boğazına götürüp 'Ğğğk' diye bir hırıltı çıkarttı. Taylor ağlamak istiyordu,ağlasa duyarlardı belki onu. Ama saçma gözyaşları gelmiyordu. Adam ellerini çektiğinde bağırmak istedi ama yapamadı. Ellerini ağzına götürdü ve bağırmasını engelledi. Neden bağırmadı ki? Aaa hatırladı,yoksa 'Ğğğk.'

Onun kabusu olarak geçen bu dakikalarda onlara yaklaşan bir ses bozdu ortamın sessizliğini. Elinde kardeşi Austin'in oyuncağına benzer birşey vardı. Neydi o? Telsiz mi? Aha! Bu bay polis olmalı diye düşündü Taylor. Ne oldu bilmiyordu ama bay polisler bulmuştu onları. Adamı yakaladılar. Arkadan koşan annesini gördü ve oda koştu. Şimdi ağlıyordu,'ah çok saçmasın' diye düşünmeden edemedi Taylor.

"Bana söz ver. Sakın...sakın yapma bunu. Ya görmeseydim?" dedi annesi buğulu bir sesle.Sonra hıçkırıklara boğuldu. Arkadan babasının elini tutmuş gelen Austin'i gördü. Elinde ayıcığı vardı ve minik gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Taylor onlarada sarıldı. Çok korkuyordu çünkü. Geçer miydi ki? Keşke geçse diye düşündü. Keşke geçse...


Hızlı hızlı nefes alıyordum. Ağlamak gibi bir aptallık ne işe yarardı oysa ki. Ama göz yaşlarım hiçbirzaman benimle hemfikir olmadı. Hızlı hızlı soluduğum pis kokulu hava umrumda değildi. Ama nefesimin daraldığını hissedebiliyordum. Harika! Bayılayımda iş kolay olsun! Hadii ama ağlayayım lütfen. Olmuyordu. Hızla sırtımı duvar yasladım. (Çarptım) Elim hala ağzımdaydı. Ne?

Karşımdaki siluet elleri olduğunu sandığım iki uzun şeyden birini arkasına birinide önünde dolarcasına sallayarak eğildi.

"İsminizi bahşeder misiniz leydim?"

Garip aksanlı ince ve tiz ama kendinden emin ve hoş bir sesti bu. Başta ne yapacağımı bilemedim. Sonra elimi ağzımdan çektim ve korku dolu gözlerle baktım. Eğilmiş bedenini düzleştirdi siluet. Nefesim düzelmişti. Yavaşça ışığa doğru geriledim. Güvenemem,kimseye böyle bir yerde güvenemem...

"Merak etmeyin size bir zarar vermeyeceğim." dedi aynı hoşluktaki ses. Bu sefer sevimlilikten çok korumacılık sezmiştim sesinde. Hadi ama? Daha yüzünü görmediğim birine ismimi 'bahşedemem' ya!

"Ü-üzgünüm.Siz kimsiniz?" dedim berbat bir sesle.

Ve işte o anda dünyada bir çok duyguyu bir anda yaşadım. Kendimi kutsanmış hissettim.Işığa düzgün adımlarla ilerledi siluet. Ve ışık yüzüne çarptığında önce mavi gözlerini kırpıştırdı ve sonra düzeldi. İçimden gülmek geldi bir an. Uzun kirli sarısına bakan saçları,sivri kulakları,garip giyinişi,elindeki işlemeli ok ve yayıyla komik mi durmalıydı? Şunu biliyorum ki çok hoş birisiydi... ÇOK HOŞ...

Kendinden emin bakışlarını benimkilerle buluşturduğunda ne kadar uzun olduğunu farkettim.Boyları tahmin etmekteki beceriksizliğimi es geçiyorum,şunu bilin. Uzundu,fazlaca...

"Ben Legolas,Kuytuormanlı Legolas." Anlayacağım birşeyler söyleseydi erimiş olabilirdim.Ama bunun için erken çünkü ben hiçbirşey anlamıyordum.

"Afedersin?" dedim gülmekle karışık mahçuplukla.

"Bilmemenizi anlayabilirim çünkü ben bu zamana ait değilim." dedi gülümseyerek.

"NE?" bağırışım ona garip geldiğinden yüzündeki gülümseme silindi ve bende düzeltme ihtiyacı hissettim. "Yani özür dilerim. Anlayamıyorum nasıl? Ne demek bu? İmkansız." Ah ben ve salaklığım.Kuytuormanlı hoş çocuk gülümsedi.Ne diyebilirim ki?

"Garip geleceğini anlıyorum,leydim -Kabul edin bu çok hoş! Bana leydim diyor!- ama geçmiş çağlarda büyü ve mucizenin varlığı sürmekteydi,bende Ak Gandalf'ın yanlış isabeti olduğumdan buraya gelmiş olmalıyım."

Çok hoşsun bayım ama tek kelime anlayamıyorum. Ama bozuntuya vermeyeceğim.Hem geçmiş zamanda büyü işi yeterince mantıklı. Okulda işlediğimiz en eğlenceli konuydu bu.

"Ah evet orası mantıklı geliyor ama... Nasıl olur ki?" Hey işe bakın yolda geçmiş zamandan gelen bir okçuyla konuşuyorum!

"Nasıl olduğunu bende tam olarak bilemiyorum ama anladığım kadarı bu. Ama sizi temin ederim bir hata değil." dedi gücenircesine. Hayır,hala cesur ve dik duruyordu ama yüzündeki gülümseme silinmişti.

"Yok,hayır sakın yanlış anlama,anlamayın. Size inanıyorum. Ama ne yapacaksınız? Burada bir okla,bu tür bir... ım... giyimle idare etmek çok zor."

"Evet,haklısınız leydim. Ne yapacağım hakkında bir fikrim yok ama sanırım yaşayabilirim." deyip tekrar gülümsedi ve elindeki oku gösterdi.

Beni neyin sürüklediğini bilmiyorum ama yaptığım şey akıl almazdı. Evet,beni asın... Ben çok aptalım.

"Bu durumu halledene kadar benim evimde misafirim olabilirsiniz."

5 Sene Sonra...

O günden sonra hayatım hiçbirzaman eskisi gibi olmadı. Hakkımda çıkan yalan haberlerin yanında müzik kariyerime devam ettim. Legolas hakkında herşeyi öğrendim. Birlikte yaşama kararı aldığımızda bu çok yanlış anlaşıldı. Ama sonradan onun dış görünüşünde değişikliklerinde beraberinde ona günümüz ürünlerini öğretmek yeni doğmuş bir bebeğe birşeyleri anlatmak kadar uğraştırıcıydı ama eğlenceliydi. Legolas günümüze alıştıkça kavga ettiğimizde oldu ve bunların birkaçı büyük olanlardanda olsa hallettik.Eh tabi,insan birisine gerçekten aşık oluyorsa onunla asla küs kalamıyor. Üstelik bu sizin nişanlınızsa...

[b]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.evallarktion.tumblr.com
Seneca Crane
Baş Oyun Kurucu
Baş Oyun Kurucu
Seneca Crane


Erkek Mesaj Sayısı : 52
Kayıt tarihi : 27/05/12

Nerissa Mare Empty
MesajKonu: Geri: Nerissa Mare   Nerissa Mare Icon_minitimeSalı Mart 05, 2013 11:03 am

    #Yazım ve İmla (10/9)
    #Kurgu (15/11)
    #Akıcılık (20/15)
    #Betimleme (25/21)
    #Uzunluk (15/15)
    #Renklendirme ve Düzen (10/5)
    #Bonus (5/5)


    81
    Keyifli rpler.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Nerissa Mare
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Nerissa
» Bonnie Mare

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hunger Games Rpg :: Karakter Yaratımı :: RPG :: Rpg Puanlama-
Buraya geçin: